Özgür YAMAÇ

Dünya Mutfağı

Geçmişten Günümüze Türk Mutfağı
 
Türk mutfak kültürünü incelerken, Türklerin 10. ve 11. yüzyıllara dayanan Orta Asya geçmişinden günümüze uzanan derin bir tarihsel süreçle karşılaşırız. Göçebe mutfak kültüründen, Anadolu’ya, Selçuklu mirasından, Bizans Geleneğine, İran-Abbasi mutfak geleneğinin etkilerinden ve uzun Osmanlı geçmişine, ve bu geçmiş içinde cemaat mutfakları ile olan alışverişe bugün tanımladığımız Türk mutfağı yüzyıllar boyunca değişerek, zenginleşmiş ve olgunlaşmış büyük bir kültürel mirastır. Bahsettiğim mutfak yani “Türk Mutfağı” daha çok İstanbul mutfak kültürü olarak tanımlayabileceğimiz yüksek mutfak anlayışıdır. Bu tanımı yapmakta fayda görüyorum çünkü Türkiye’de bugün var olan yöresel mutfaklar kendi içlerinde ayrı bir tanımlama ve inceleme sahası gerektirecek kadar özel ve zengindir. Ve yine belirtmekte yarar gördüğüm başka bir nokta, “yüksek mutfak anlayışı” olarak kastettiğim mutfağın Osmanlı saray ve konak mutfaklarında gelişip 19. yüzyıldan itibaren yazıya dökülmüş olan yemek kültürü olduğudur. 1844’de yayınlanmış olan Mehmed Kamil’in “Melceü’t-Tabbahin” adlı yemek kitabından, Ekrem Muhittin Yeğen’in 1970’lerde yayınlanan bugün yemek kitabı klasikleri arasında sayılabilecek olan “Alaturka ve Alafranga Yemek Öğretimi” adlı 2 ciltlik kitabına baktığımız zaman bahsettiğimiz İstanbul Mutfak anlayışını görürüz.
 
Geçmişe doğru yapılan bir yolculuk ile klasik Türk mutfak anlayışının temel özelliklerini nasıl tanımlarız? 15. yüzyılda İstanbul’un fethi ile başlayan bir süreç içinde 19. yüzyıl sonlarına kadar gelişen Osmanlı Saray Mutfak Kültürü geleneğinde kuzu ve koyun etiyle hazırlanan kebap, yahni, külbastı, kızartma ve köfteler, pirinç pilavının envai çeşitleri, tahıl ve baklagillere dayanan et suyu ile pişirilmiş çorbalar, yaş ve kuru meyveler ile hazırlanmış hoşaf, şerbet, şurup, reçel, çevirmeler, börek çeşitleri, etli dolmalar, sebzeler ile hazırlanan bazı tencere yemekleri, tavuk ve balık ile hazırlanan kebap, yahni ve külbastılar, helva çeşitleri, sütlü tatlılar, baklava, güllaç ve kadayıfları görürüz. Yemekler her zaman sadeyağ yani tuzsuz tereyağı ile pişirilmektedir. Baharat kullanımı Ortaçağ Avrupa sın da ya da Hint mutfağında olduğu kadar olmasa de oldukça yaygındır. Erken dönem Osmanlı Saray mutfağında kullanımı daha yaygın olan kuru ve yaş meyvelerin baharat olarak et ve pilavlarda kullanımı 19. yüzyıl mutfak geleneğinde azalmıştır. Et çeşitleri içinde dana eti tercih edilmemekte mevsimi ise kuzu diğer zamanlarda ise koyun eti kullanılmaktadır yemeklerde. Tavuk ve piliç gibi kümes hayvanlarının yanı sıra güvercin, keklik, kaz, bıldırcın, ördek ve 18. yüzyıldan itibaren Amerika menşeli hindi saray mutfak geleneğinde zengin sofralara sunulan ayrıcalıklı tatlar arasındadır. Bazı araştırmacıların savunduklarının aksine balık Osmanlı Saray mutfağında Sultan ve çevresinin severek tükettiği lezzetlerin içinde yer almaktadır. Domates ve domates salçası Osmanlı mutfak geleneğinde yoktur. Colombus’un Avrupa’ya kazandırdığı lezzetler içinde bugün Akdeniz mutfağı için çok önemli yere sahip olan domates Osmanlı mutfağına 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra girmiştir. Türk mutfağında sevilerek çok kullanılan domates ve domates salçası kullanımı 20. yüzyıl başlarında başlayan bir yeniliktir. Tencere yemekleri geçmişte koruk, limon suyu, nar ekşisi, ve tabii ki soğan ve çeşitli baharatlar ile tatlandırılırdı. Saray mutfaklarında sıradan halkın tükettiği bulgur yerine pirinç, bal- pekmez yerine şeker, esmer ekmek ve yufka yerine beyaz mayalı ekmek çeşitleri tüketilirdi. Domates, fasulye, patates, hindi, kakao, mısır, bazı kabak çeşitleri Amerika kıtasının keşfinden sonra, yani 15. yüzyıldan sonra Osmanlı mutfağına girmiştir. Hemen değil 18. ve 19. yüzyıllarda.
 
         Klasik bir Osmanlı yemek tarifi
Süd kebabı: Koyun yahud kuzu etini kararca doğrayıp ve tuz biberleyip iki saat bırakmalı sonra bir tencerenin içinde süd ile biraz kaynatmalı badehu et parçalarını çıkarıp soğuduktan sonra şişe saplayıp hafif aheste aheste çevirerek pişirmeli ve arasında tavuk tüyü ile sıcak süd sürmeli ve iyice kızardıktan sonra üzerine tarçın ekip tenavül eyleye. (Yeni Yemek Kitabı, 1881-1882)
 
 
19. yüzyılda batıya açılan Osmanlı Sarayı, mutfak kültüründe de Avrupa’dan etkilenmiştir. Önceleri sofra adabında yenilikler benimsenmeye başlamış, sini yerine masa, minder yerine sandalye, ortak kullanılan tabak yerine bireysel tabak ve beraberinde çatal, bıçak ve su takımları saray ve konaklarda yer almaya başlamış. Yemek odaları Sultan Abdülhamit döneminde yaygınlaşmaya başlamıştır. Avrupa kültürü Osmanlı Mutfağını da etkilemeye başlamıştır 1850’lerden sonra. Osmanlı sarayında başka bir yenilik olan 19. yüzyıl sonuna ait mönülerden gözlemlediğimiz kadarıyla Fransız yemekleri Türk yemekleri ile bir arada sunulmaya başlanmıştır bu dönemde. Eş zamanlı olarak Osmanlı yemek kitaplarında rozbif, biftek, omlet, alafranga gevrek, pate, garnitür, sos gibi Avrupa kökenli yemek tarifleri yayınlanmıştır. Alafranga tatlar zaman içinde Türk mutfak geleneğine eklemlenmiş çoğu zaman yeni bir biçimde yorumlanarak yemek tarifleri arasında bugün alıştığımız lezzet kalıpları içinde yer almıştır. Ekrem Muhittin Yeğen’in “Alaturka ve Alafranga Yemek Öğretimi” adlı kitabı bu iki kimlikli Türk mutfak anlayışını çok güzel sergilemektedir.       
 
19. yüzyıl sonlarında Osmanlı mutfağında moda olan “alafranga” yemeklere bir örnek
Fransa tertibi bezelye: Üçyüz dirhem bezelye yıkayıp ve süzüp kırk dirhem tere yağı ve yarım kefçe su ve karar-ı tuz ve sekiz on dirhem şeker ile kapağı mümtezic tencerede layıkıyla pişer pişmez kırk dirhem tere yağı ve yarım kaşık dakik-i yedirip dakik kokusu zail oldukda indirmeli suyu az gelirse bir mikdar soğuk su keza yedirmeli. (Ayşe Fahriye, “En Kadını”, 1882, İstanbul.
 
 
Son elli, altmış yıl klasik Türk mutfak geleneğinin yapısının değişimi üzerinde çok etkili olmuştur. Sanayi toplumunun gereklilikleri ve getirdikleri, beslenme biliminin ortaya çıkışı ve gelişimi tüm dünyada olduğu gibi klasik Osmanlı-Türk mutfak geleneğini de etkilemiştir. Örneğin geçmişte tercih edilen tereyağ ya da “sade yağ” yerini önce margarine daha sonraları zeytinyağı ve diğer sıvı yağlara terk etmiş; küçümsenen dana eti kuzu ve koyun etinin yerini almış; zenginliğin göstergesi beyaz ekmek yerini tercihen doğal köy ekmeklerine bırakmıştır. Bugün bahsettiğimiz mutfak geleneği birkaç klasik esnaf lokantası, anne ve anneannelerimizin mutfağı ve eski yemek kitaplarında yaşamaya devam etmektedir. Genç kuşak klasik “Türk Mutfağını” ya da diğer bir deyişle “İstanbul mutfağını” sadece hatıra ve anılardan tatmaktadır zaman ilerledikçe...
 
 
TÜRK MUTFAĞI
Türk mutfağı Türkiye'nin ulusal mutfağıdır. Osmanlı kültürünün mirasçısı olan Türk mutfağı hem Balkan ve Ortadoğu mutfaklarını etkilemiş hem de bu mutfaklardan etkilenmiştir. Ayrıca Türk mutfağı yörelere göre de farklılıklar gösterir. Karadeniz mutfağı, Güneydoğu mutfağı, Orta Anadolu mutfağı gibi bir çok yöreler kendilerine ait zengin bir yemek haznesine sahiptirler.

Çorbalar

İşkembe Çorbası
Çorba özellikle kış aylarında Türk mutfağının vazgeçilmez bir parçasıdır. Ezogelin Çorbası, Yoğurt Çorbası ve Tarhana Çorbası en çok tercih edilen çorbalardır. Ancak Türk mutfağı bunların yanısıra sayısız miktarda çorbalar içerir. Etler, Sebzeler ve baklagiller genellikle çorbaların ana malzemeleridir. Et suyu, un, yoğurt ve şehriye bu malzemeleri çorba haline getirmek için kullanılır.
İşkembe Çorbasının alkollü içkilerin neden olduğu başağrısına iyi geldiği inancı yaygındır. Özellikle şehirlerde yer alan işkembeci lokantaları geç saatlere kadar açık kalarak müşterilere işkembe çorbası servisi yaparlar.
Et yemekleri
Döner kebap
Türk mutfağındaki et yemeklerinin çoğu kebaplar, köfteler ve sulu et yemekleri sınıfındaki yemeklerdir.
Kebaplar genellikle lokantalarda yenen ve ızgara yöntemiyle hazırlanan yemeklerdir. Kebaplar arasında döner kebap en sevilen kebaplar arasındadır. Ayrıca Adana Kebabı, İskender kebap ve pirzola da çok yaygındır.
Köfteler kıymanın ekmek içi, soğan ve çeşitli baharatlarla yoğrularak pişirilmesi yoluyla yapılan yemeklerdir. Izgara, fırınlama, kızartma veya sulu yemek olarak yapılabilir. İnegöl Köftesi yurt çapında en çok sevilen köfteler arasındadır.
Sulu et yemekleri arasında Güveç, Kağıt Kebabı ve çeşitli Türlü ve Yahniler sayılabilir. Ayrıca Türk mutfağında çok sayıda balık, tavuk ve sakatat yemekleri mevcuttur.
Sebze yemekleri
Dolma
Türk mutfağı sebze yemekleri açısından çok büyük bir çeşitliliğe sahip bir mutfaktır. Dolmalar ve sarmalar, etli sebze yemekleri, kızartma sebzeler ve zeytinyağlıların sayısız çeşitleri mevcuttur.
Dolmalar ve sarmalar hem etli hem de etsiz (Yalancı Dolma) olarak hazırlanabilirler. Etki dolmalar kıyma, pirinci soğan ve domates salçası içerirler. Yalancı dolmalar ise pirinç, soğan, kuş üzümü ve çam fıstığı kullanılarak yapılır. Lahana ve asma yaprağı sarmaları hazırlamak için kullanılır. Dolmalar için en çok kullanılan sebzeler biber, kabak, domates, patlıcan ve soğan gibi sebzelerdir.
Etli sebze yemekleri kıyma ve parça etin sebzelerin yanısıra pişirilmesi yoluyla hazırlanırlar. Etli fasulye, patlıcan musakka, etli kabak, etli bezelye, etli türlü, etli mercimek ve nohut, etli ıspanak, lahana ve pırasa dahil çok sayıda yemek mevcuttur.
Bir çok sebze kızartılarak ve ızgara yöntemiyle pişirilebilir. Patlıcan kızartma, kabak kızartma, biber, domates, havuç ve mücver çok sevilen kızartma çeşitleri arasındadır.
Ayrıca zeytinyağlılar Türk mutfağında kendine has bir yer kaplar. Bu yemekler bazen daha ucuz olan diğer sebze yağlarıyla da hazırlanabildikleri halde zeytinyağlılar olarak bilinirler. Zeytinyağlı taze fasulye, fasulye pilaki, zeytinyağlı dolma, zeytinyağlı enginar ve bakla bu sınıfa giren yemekler arasındadır.
Türk mutfağındaki sebzeler arasında patlıcan çok özel bir önem taşır. Patlıcan sebze olarak dünyanın bir çok ülkesinde yendiği halde çeşitlilik açısından Türk mutfağını dünyanın en çok patlıcan yemeğine sahip mutfak olarak saymak bir abartma sayılamaz. Türk mutfağında patlıcan dolma, kızartma, musakka, pilav, salata ve ızgara dahil sayısız patlıcan yemeği mevcuttur.
Hamur işleri  
Börek
Lahmacun, pide ve börekler Türk mutfağının en sevilen hamur işleri arasındadır. Ayrıca pilav ve makarnalar da bu sınıfa katıldığında çok geniş bir çeşitlilik ortaya çıkar.
Lahmacun ve pideler genellikle lokantalarda fırınlama yöntemiyle hazırlanırlar. Bu yemeklerin çok sevilmesi nedeniyle bu konuda ihtisaslaşan lahmacun ve pide salonları ortaya çıkmıştır.
Börekler ise hem evde hem de lokantalarda hazırlanabilir. Çok sayıda çeşidi olan börekler Fırınlama veya kızartma yöntemleriyle hazırlanabilirler. Gene börek konusunda ihtisaslaşmış börek salonları mevcuttur. Kıyma, peynir ve ıspanak en yaygın börek içleri arasındadır. Evlerde hazırlanan börek hazır yufka veya undan açılan yufka kullanılarak hazırlanır. Hazırlaması oldukça zahmetli olan Su böreği ise açılan yufkanın suda kaynatılmasından sonra kullanılmasını gerektiren bir börek türüdür.
İçecekler
ayran
Dünyanın her yerinde sevilen gazlı içecekler, bira ve meyve sularının yanısıra Türk mutfağının kendine has içecekleri mevcuttur. Yoğurdun sulandırılmasıyla yapılan ayran tamamen Türkiye'ye özgü bir içecektir. Bunun dışında boza, şalgam suyu ve şerbet’te Türkiye'nin kendine özgü soğuk içecekleri arasındadır.
Sıcak içecekler arasında Türk kahvesi ve Türk çayı özel bir yer kaplar. Türk kahvesi kabaca çekilmiş kahvenin cezve denilen uzun saplı kaplar içinde pişirilmesiyle hazırlanır. Dünya çapında ün kazanmış olan Türk kahvesi fincan denilen küçük bardaklar içinde servis edilir. Türk çayı günümüzde tercih edilme açısından kahvenin tahtına oturmuş bir sıcak içkidir. İki parça çaydanlık veya semaver kullanılarak toz çaydan hazırlanır. İnce belli çay bardaklarında servis edilir. Türk çayı da hazırlanma yöntemi nedeniyle dünya çapında bir ün kazanmıştır.
Alkollü içkiler arasında rakı Türk mutfağında en çok tercih edilen içkidir. Üzümden elde edilen alkolün anason tohumu ile iki veya üç kez damıtılmasından elde edilir. Türk mutfağının geçmişi çok eskilere dayanan tarihsel alkollü içkisidir. Rakının çok arkasında gelmesine karşılık bira ve şarap’ta giderek yaygınlık kazanmaktadır. Yerli üzümler kullanarak hazılanan Türk şarapları lezzet ve çeşitlilik açısından dünyada adlarını duyurmaya başlamıştır.
Tatlılar
Baklava
Türk mutfağı tatlılar açısından çok zengin bir dünya mutfağıdır. Türk tatlıları çok geniş bir çeşitlilik gösterirler. Baklava, kadayıf, lokma gibi hamurlu tatlılar, muhallebi, keşkül, kazandibi gibi sütlü tatlılar, hoşaf ve kompostolar, revani, helva, aşure ve Kabak Tatlısı gibi tatlılar geniş bir yelpazeye sahiptirler.
Baklava Türk mutfağının en tanınmış tatlıları arasındadır. Çok ince açılmış yufkanın arasına fındık, ceviz veya antep fıstığı konarak pişirilmesinden sonra bir şerbetle tatlandırılması yoluyla hazırlanır. Tel kadayıf ise çok ince teller halinde satılan hamurla hazırlanır ve baklavanın içine benzer içlerle doldurularak fırında kızartıldıktan sonra şerbetle tatlandırılır.
Sütlü tatlılar sütün şekerle kaynatıldıktan sonra nişasta, pirinç veya pirinç unu ile katılaştırılması yoluyla hazırlanırlar. Kazandibi ise muhallebi gibi hazırlandıktan sonra elde edilen tatlının bir tepside kızartılarak karamelleştirilmesi sonucu elde edilen ilginç bir Türk tatlısıdır. Tavuk Göğsü de sütlü bir tatlıdır, söz edilen bu malzemelerin yanısıra ince bir şekilde didiklenen tavuk etinin göğüs kısmını da içerir.
Revani, İrmik helvası gibi bazı tatlıların yapımında irmik kullanılır. Türkiye'deki dinsel inançlar arasında özel bir yeri olan aşure buğday, kuru üzüm, fasulye ve nohut gibi bir çok bitkisel malzemeler kullanılarak hazırlanan bir tatlıdır. Kabak tatlısı balkabağının şekerle pişirilmesi yoluyla hazırlanır. Sonbahar ve kış aylarında tercih edilen Türk mutfağına has bir tatlıdır.
 
 
Brezilya Mutfağı
Göçlerle birlikte Brezilya'ya gelen her etnik grup beslenme alışkanlıklarını ve mutfaklarını da ülkeye taşımış. Aynı zamanda bulundukları ülkenin topraklarında yetişen yiyecekleri de kendi mutfaklarına uygulamışlar. Örneğin Portekizliler zeytinyağı, morina balığı ve sarımsağı, Afrikalılar ise baharatlarını beraberlerinde getirmişler.

Ulusal bir yemek: Feijoada
Aslında ulusal bir Brezilya Mutfağı'ndan bahsetmek zor. Her bölgede çeşitli ülkelerin mutfak geleneklerinin birbirine karışmasından değişik yemekler ortaya çıkmış. Bu nedenle yöresel mutfaklardan bahsetmek daha doğru. Ancak yi ne de bu büyük ülkenin genelinde tanınan ve her Brezilya ailesinde haftada en az bir kez pişen yemekler de var. Bunlardan biri fasulye anlamına gelen "feijoada". Salçalı domuz, sığır eti ve barbunya fasulyesi ile pişiriliyor. Yemeğin yanında garnitür olarak pirinç, lahana gibi yiyecekler yeniyor. Üzerine fasulye, limon, biber, manyoka unu ve portakal dilimlerinden hazırlanmış bir sos dökülüyor. Cumartesi günü tüm lokantalarda öğle yemeği olarak bu yemek çıkarılıyor. Genelde hafta boyunca, pirinç, fasulye, kurutulmuş et, ve manyokayla beslenen Brezilyalılar, cumartesi günleri sindirimi oldukça güç olan feijoada yemeyi adet haline getirmişler. Portekiz Mutfağı'nda balık ve diğer deniz ürünleri ne kadar önemli yer tutarlarsa tutsunlar, Brezilyalılar mutfaklarında sadece yengeç, istakoz ve karidesi kullanarak binlerce çeşit yemek pişiriyorlar. Diğer deniz ürünlerine ise pek rağbet etmiyorlar. Sadece kıyı bölgelerinde kızarmış balık, kalamar ve ahtapot yaygın olarak tüketiliyor.

Yöresel Mutfaklar:

Kuzeydoğu bölgesinin Afrika - Portekiz karışımı mutfağı, yöresel mutfaklar arasında en zengin olanı. Şekerkamışı tarımı için ülkeye getirilen ilk göçmenlerden kalan bu mutfakta, çeşit çeşit soslar, baharat, palmiye yağı ve hindistancevizi kullanımı yaygın. Kuzeyde, Para ve Maranhao bölgelerinde gerçek kızıl derili mutfağı ortaya çıkıyor. ilk tadışta lezzetsiz ve kokusuzmuş gibi gelen bu yemekler, başka hiçbir yerde yiyemeyeceğiniz yöre kaplumbağaları, iguanaları, yılanları, balıkları, yosunları, bitkileri ve ülkenin her yanında tüketilen manyokayı tatma olanağı sağlıyor. Madenierin bulunduğu orta kesim, av, hayvancılık, fasulye, pirinç, ve mısır üretim bölgesi. Burada hemen hemen her gün aynı şeyler yeniyor; fasulye, manyoka unu, pirinç ve güneşte kurutulmuş et.

Her an her yerde: Kahve
Brezilya'da günün her saati, küçük aralarla "cafezinho" adı verilen küçük fincanlarda kahve içiliyor. Bununla birlikte içine şekerkamışından elde edilen sert ve hoş kokulu "cachaca" alkolü katılmış "batida" adı verilen bir aperatif meyve suyu da sıklıkla tüketiliyor. Et yemeklerinin yanında ise kaliteli sek şaraplar tercih ediliyor.
 
 
Meksika Mutfağı
Küçücük, kuru, insanı yerinden zıplatacak kadar acı biberler, acı soslarla pişirilmiş barbunya fasulyesi, mısır ve mısır unundan yapılmış hamur işleri tortilla ve taco, ve de et yemeği olarak fajitailk akla gelenler...
Bol acılı sosları ve baharatlarıyla Türk damak zevkine en yakın mutfaklardan biridir Meksika mutfağı.
Meksika mutfağının simgesi tortilla
Tortillanın geçmişi tam 12000 yıl önceye dayanır. Maya efsanesine göre, ilk tortilla bir köylü tarafından aç kralın karnını doyurmak için yapılmış.
İsmini İspanyolca “yuvarlak pasta” anlamına gelen “torta” kelimesinden alan tortilla; mısır veya buğday unundan yapılan küçük boyda, ince, yuvarlak bir yufkadır.. Ekmek yerine her öğünde yenir. Meksika mutfağının simgesi; Türklerin ekmeği, pidesi, Çinlilerin pirinci gibidir... Tortillalar yalnızca ekmek olarak değil aynı zamanda üstü çeşitli malzemelerle süslenerek pizza olarak da kullanılır.
Tortilla ayrıca katlanıp içi değişik malzemelerle doldurularak da yenir. Böylece tortillanız, içindeki malzemelerin kızarıp fırınlanlanmasıyla yeni yeni isimler alır ve tabağınızda tamale, flauto, buritto ya da quesadilla oluverir...
Tamale;Meksika’da oldukça popüler olan bir yiyecektir. Yapıldığı bölgeye göre kırmızı, yeşil biber konarak yapılabilir. Tatlı olanı da vardır. Tavuk, et, ya da meyveler, muz yaprağı veya mısır kabuğuna sarılarak yapılır.
Buritto;tortilla, her yanı kapalı olacak şekilde sarılarak yapılır. Yani silindir şeklin iki ucu da kıvrılıp içine konur. İçine kavrulmuş et ya da tavuk, siyah fasulye, pilav, domates, marul ve sos konarak yenir.
Quesadilla;içinde neredeyse her şeyin bulunduğu, yumuşak tortilladan yapılan bir çeşit dürümdür. Etli, tavuklu ya da peynirli olabilir ama genellikle tavuklusu tercih edilir. Salsa, acı krema ve istenilirse guacamole ve acı biberle servis edilir.
Enchilada; genellikle gevrek, mısır unundan yapılmış tortillanın içi çeşitli malzemelerle doldurulmuş şeklidir. İçine et, tavuk ya da peynir konulabilir, seçilen malzemeye göre soslar da değişebilir.
Meksika’da genç kızlar yıllarını mükemmel tortillayı yapmanın sırlarını öğrenmekle geçirirler. Günümüzde tortillalar hala eski zamanlardaki tariflerle hazırlanmaktadır, yalnız tek bir farkla: Artık Meksikalı kadınların yerini makineler almıştır...
Çeşit çeşit taco...
Tortilla’dan yapılan yemeklerin en yaygını olan taco, tortillanın ikiye katlanıp içinin marul, rende peynir, yeşil biber ve domates gibi malzemelerle doldurulmasıyla oluşur. Yumuşak ya da gevrek olabilen tacolar içlerine konan malzemelere göre de çeşitli isimler alırlar.
 
 
 
 
Bir Meksika mutfağı klasiği: fajita
Aslında İspanyolca’da dana etinin özel bir bölümü anlamına gelen fajita; et, tavuk ya da karidesten de yapılabiliyor. Kızgın demir tavalarda kızartılan et, tavuk, karides, sebze dilimleri, yanında ızgara soğan, guacamole, ekşi kremayla servis edilir. Bu et yemeği, tortillalara sarılarak yenir. Fajitalarda peynir kullanılmaz.
Meksika mutfağının diğer et yemeklerinden bazıları; Meksika Köftesi, Chimichuri Soslu Dana Fleto, Chalupas Mexicanas, Biralı Sığır Eti ve Birria’dır.
 
 
Ünlü Meksika sosları
Tüm malzeme geleneksel domuz yağı ile sıvanmış bir toprak kapta ağır ağır kızartılır. Sarımsak, soğan ve domatesler soyulmadan saplı ızgarada kavrulur. Kimi tariflerde kızartılan biberlerin tohumları önceden özenle ayıklanarak acı lezzet yumuşatılır. Ve nihayet kızarmış sos malzemesi, ana yemek ile iyice karıştırılarak Meksika yemeği tutkunlarının beğenilerine sunulur.
Meksika sosları da  bölgelere göre çeşitlik gösterir. Bu bölgelerin başlıcaları şunlardır:
Puebla: Mexico City’nin iki saat güneyinde bulunan Puebla, Mole sosuyla ünlüdür. Bu sosun hikayesi ise şöyle; Puebla’da bir rahibe, kralın ziyareti için bir ziyafet verecektir ve çok değişik bir yemek hazırlanmasını ister. Rahibeler, içinde çeşitli otlardan acılara ve çikolataya kadar birçok şey bulunan bir karışım hazırlarlar ve bunu birkaç gün boyunca kaynatırlar. Ortaya koyu ve tatlımsı bir sos çıkar, bu sosu krala ikram edilecek hindinin üzerine dökerler. Günümüzde de tavuk yemeklerinde Meksika’da en çok kullanılan sostur.
Yukatan:Mayalar’ın yerleşim yeri olan Yukatan’da genellikle meyveli soslar kullanılır. Örneğin tavuk yemeklerinde portakal, mantar ve karabiberden oluşan bir sos kullanılırken, et yemeklerinde muzlu sosları kullanırlar.
Veracruz:Deniz kıyısı olması nedeniyle buradaki mönülerde genellikle balık ve diğer deniz ürünlerinden oluşan yemekler yer alır. Balıklar için hazırlanan soslarda bol miktarda domates, zeytin ve acı biber kullanılır. Veracruz aynı zamanda kahve ve bazı egzotik meyvelerin yetiştiği yerdir.
En ünlü Meksika soslarından biri Guacamole’dir. Bu sosun içinde küp şeklinde soğan ve avokado püresi bulunur.
Salsa sosunun içinde ise domates, soğan, sarımsak ve kırmızı biber bulunur. Bu sosun da pek çok çeşidi vardır ama en ünlüleri taze soğanla yapılan Salsa Mexicana ve Pico de Gallo’dur.
 
Meksika Çorbaları
her yıl Meksika, Rusya’dan sonra dünyanın en çok çorba tüketilen ülkesidir. Meksika’da kişi başına 50 litre çorba tüketilir.
Mercimekten büyük kırmızı fasulyeye kadar bütün taneli ürünler çorbalarda kullanılır.
Bu mutfağın en ünlü çorbalarından bir tanesi GaspatchoÇorbası’dır. Bol sebzeli, zeytinyağlı, tabi ki baharatlı ve oldukça hafif bir çorba olan Gaspatcho’nun içinde domates, yeşil biber, salatalık, ekmek, sirke tuz ve biber bulunur. Eğer bir Meksika restoranına gider ve bu çorbadan sipariş ederseniz sakın şaşırmayın, çünkü bu çorbanın özelliği, soğuk servis edilmesidir.
Meksika çorbası, istiridye çorbası, karides çorbası ve çeşit çeşit biberden yapılan biberkremi çorbası, Meksika mutfağının diğer ünlü çorbalarıdır...
Fasulye cenneti olan bu ülkede fasulyeyle yapılan yemekler de çeşit çeşittir. Baharlı barbunya fasulyesi ve Meksika usulü taze fasulye bunların en bilinenleridir. Fasulyeler taco ve tortillaların içini de süsler.
“Meksika’ya özgü balık yemekleri dünyaca ünlüdür...”
İki yanı okyanuslarla çevrili bu ülkenin mutfağında deniz ürünleri de oldukça önemli bir yere sahiptir. Okyanus kıyısındaki şehir ve kasabalar “Mariscos” denilen deniz ürünleri ile ünlüdür. Okyanusların dışında, Meksika’nın gölleri ve nehirleri de çok zengin kaynaklardır. Meksika’da deniz ürünleri denince, Kalamar Tapas, Veracruz Usulü Balık, Fırında İstiridye, Karides A La Diabla, Tuna Casserole ve İstiridye Kızartma ilk akla gelenlerdir.
  
İspanyol Mutfağı
Dünyanın sayılı mutfaklarından olan İspanyol mutfağı, güneyine özgü tatlarla karşımıza çıkıyor. İspanyanın Endülüs olarak da bildiğimiz Andalucia bölgesi, kuzey Afrika ve Akdeniz mutfağının bir sentezini oluşturmuş. Deniz ürünleri, "gaspacho"su ve bir kültür klasiği olan "tapas"larıyla farklı lezzet arayanlar için.
Gazpacho nedir?
İspanyol mutfağında sık sık tüketilen ve bir tür soğuk çorba olan gazpacho, özellikle Andaluciada yaygındır.
"Islatılmış ekmek" anlamındaki Arapça bir sözcükten türetilen adı, aynı zamanda da tarih boyunca Araplarla olan etkileşimin bir göstergesidir.
En sık yapılan gazpacho yemeği domates, sirke, sarmısak, zeytinyağı, ekmek içi, soğan, salatalık ile yeşil biberin pişirilmemiş ve ekmek kırıntılarıyla koyulaştırılmış karışımından oluşur. Yağda kızartılmış ekmek parçaları, doğranmış sebze ve katı yumurta ile birlikte servis edilir.
Andalucia'daki Malaga ilinde yapılan ve oldukça özgün bir tadı olan gazpachonun temel malzemesi ise bademdir, ayrıca içine üzüm de konur.
Andalucia (Endülüs) spesiyaliteleri
İspanya'nın en kalabalık yöresi olan Andalucia'nın değişik kesimlerinin kendine özgü spesiyaliteleri vardır. Örneğin kıyılar boyunca deniz ürünleri çeşitleri, Sevillada paella, Cordobada nefis aromalı gaspacho bunların en bilinenleridir. Andalucianın hemen her bölgesinde ise klasik İspanyol içkisi sherrynin yanında öğlenleri sandöviç olarak, akşamları ise ördövr olarak sıcaklı soğuklu, irili ufaklı "tapas"lar sunulur. Andalucia'nın güneyinde yer alan Jerez de la Frontcra bölgesi sherrynin anavatanıdır.Tüm dünyada severek tüketilen sherrynin dört çeşidi vardır. Açık renkli ve sek olanı Fino, koyu ve daha ağdalı olanı Amontilado, hafif tatlı koyu sarı olanı Oloroso, koyu ve tatlı olanı ise Cream...
Andalucia mutfağının özellikleri
İspanyanın güney bölgesini oluşturan Andalucia (Endülüs), uzun yıllar Arap işgalinde kalmasından dolayı, İspanyol mutfağına özgün lezzetler kazandırmış.
  
Fransa-Provence Mutfağı
Provence Fransa'nın güneyinde yer alan, şaraplarıyla ünlü bir bölge... Doğa olarak da çok güzel olan bu bölge yeşil, kırmızı ve sarının en güzel tonlarına sahip, ayrıca meyve sebzeleri de oldukça bol, bu da bölgenin mutfağına oldukça yansımış. Provence mutfağı, çok özel zeytinyağı ve bereketli topraklarının üzümlerinden elde edilen şaraplarıyla ünlü...
 
Doğanın bütün nimetlerinden yararlanmış ve en taze sebzelerin, meyvelerin bulunduğu, tamamen organik, katıksız, hormonsuz gıdalarla yapılan en lezzetli yemeklerin yapıldığı Provence... Bu bölge balığın en tazesini ve lezzetlisini de yiyebileceğiniz bir yer. Bozulmamış ve yemyeşil bir doğanın sunduğu taze otlar, sebzeler, kıpkırmızı domatesler, evde yapılmış peynir ve zeytinyağları ile çok sağlıklı bir mutfak.
 
Fransa'nın en güzel ve en kaliteli şaraplık üzümleri bu bölgede yetiştiriliyor. Üzümler hala klasik yöntemlerle toplanıyor ve ezilen üzümler şarap haline getirildikten sonra mahzenlerde açılacakları güne kadar bekletiliyor. Bölge’nin toprakları verimli olduğu ve üzümleri kaliteli olduğu için şarap kültürü de oldukça zengin. Clos de Mirelle 'Blanc de Blanc', Daumas Gassac Grand Cru ve Chateau Selle Coeur de Grain, bölgenin en ünlü ve kaliteli şaraplarından sadece birkaçı.
  
Dünyanın en meşhur mutfağı
Dünyanın en meşhur mutfaklarından birisi, Fransız mutfağıdır. Her ülkenin yemekleri bakımından belli bir özelliği varsa, Fransa’ya “Peynir Ülkesi” diyebiliriz. En çok tüketilen ve esas yemeği oluşturan yiyecek, biftek yanında patatestir. Ayrıca her yemekten sonra ve özellikle ikindi saatlerinde aperatifle birlikte önemli oranda peynir tüketirler. Esas yemekten önce ordövr denilen yiyecekleri alırlar, bunlar, mayonezli balık, salata, enginar, salam, Rus salatası gibi soğuk yiyeceklerdir. Akşamları ise genellikle çorba içerler. Soğan çorbasını çok severler. Sarımsak da çok tüketirler. Tüm Avrupalılar, soğan ve sarımsağın çok değerli bir yiyecek olduğunu bildikleri ve kendileri de tükettikleri halde, “Sarımsak kokan Türkler” diye oradaki işçilerimizi küçümserler. Ekmek çeşitleri çok zengindir. Baston gibi uzun ekmekleri dünyaca meşhurdur. Kurbağa bacağı, salyangoz, kaplumbağa gibi şeyleri de çok sever ve tüketirler. Yemeklere lezzet katan bütün sosların mucidiFransızlardır.
 
  
Hindistan: Baharat Cenneti
Bölgeleri arasında mutfak ve yeme alışkanlıkları arasında farklılık olsa da Hint mutfağı kendi içinde bir bütündür. Bölgenin coğrafi ve iklim yapısını incelediğimizde bunun yemek kültürüne çok yansıdığını görürüz. Güçlü mason yağmurları ve sıcak iklimin sunduğu tatları bulacaksınız Hint mutfağında. Baharatlarıyla meşhur olan Hindistan mutfağı dünyanın en büyülü baharat ve yemekleriyle tanınıyor.

Kültürü, ırk yapısı ve coğrafyası gibi çeşitlilikler Hint yemeklerinde farklılık ve lezzet olarak karşımıza çıkıyor.  Hindistan mutfağı deyince ilk aklımıza gelenler tabii ki baharatları. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar özel ve çeşitli baharat yok. Bölgesel yemek alışkanlıkları arasında farklılıklar bulunsa da büyüleyici Hindistan mutfağı, kendi içinde bir bütün oluşturuyor.

Baharat cenneti Hindistan'ın geleneksel lezzetleri aloo banda, tavuk tikka, tumbo karides tikka, somon tandoori, tavuk, dana ve kuzu masala, Hint pilav çeşitlerinden kashmiri pilav, mantarlı biryani, geleneksel ekmek çeşitleri, barfi, mango kulfi, jalebi gibi tatlılar deneyebileceğiniz lezzetlerden sadece bir kaçı.


Baharat zengini yemekler

Hindistan mutfağında neredeyse her yemeğin kendine özel birkaç baharatı var. Doğu'nun gizemli ülkesi Hindistan, baharat temeline dayanan mutfağıyla ilgi çekiyor. Köri, siyah kimyon ve hardal taneleri, tarçın çubukları ve zencefil çok sık kullanılan baharlar. Körinin bilinen kesin bir reçetesi yok. Tüm dünyada olduğu gibi Hindistan'da da çok sevilen bu baharatın aileden aileye değişen formülleri var. Körinin yanı sıra Garam Masala da beş altı baharatın karışımıyla elde ediliyor. Hint yemeğinin özü, kokulu baharatların doğru kullanımından geçiyor. Önemli olan yemeğin gerçek tadını bozmadan onu zenginleştirecek baharatI kullanmak. Baharatlar aperatif ve hazım kolaylaştırıcı olarak da kullanılıyor. Bunun dışında Hint yemeklerinde kullanılan diğer temel malzemeler ghee ve curd gibi süt ürünleri.

Hindistan mutfağını bir bütün olarak değil bölgelere göre incelemek daha doğru. Kuzeybatı bölgesinin mutfağı zengin yemek seçenekleriyle dikkat çekiyor. Bunların arasında en çok bilinen Biryani, pilav ve kuzu etinden yapılıyor. Garam masala da özellikle bu bölgenin vazgeçilmezleri arasında. Kuzeyin diğer olmazsa olmazları, yoğurt ve sarımsak. Yoğurtla birçok baharlı içecek de hazırlanıyor. Doğu Hindistan yani Bengal bölgesi, hardal gibi sert aromalı baharlarıyla biliniyor. Bengalliler kırmızı et yerine deniz ürünlerini tercih ediyor. Güney Hindistan ise çok tüketilen hindistanceviziyle tanınıyor.



TARİFLER

Mango ve Yeşil Zeytin Achar

Malzemesi

1 adet yeşil mango,
1 bardak yeşil zeytin
1 yemek kaşığı kuru chili
1 yemek kaşığı pul biber
1 yemek kaşığı rezene
2 yemek kaşığı tuz
1 yemek kaşığı turmeric, bir çeşit Hint safranı zeytinyağı


Yapılışı

Mangolar kabuğu soyulmadan ve zeytinler küçük parçalar halinde kesilir. Zeytinyağı hariç diğer malzemelerle hava almayan bir kaba yerleştirilir. Güneşli veya sıcak bir yerde bir hafta bekletilir. Günde iki kez kap çalkalanır. Bir hafta sonra kaptan çıkarılır. Bir tavada zeytinyağı kızdırılır sonra soğumaya bırakılır. Hazırlanan karışımın üzerine zeytinyağı dökülür. Hint yemeklerinin yanında aperatif olarak sunulur.
 
 
İstanbul'daki Hint mutfağı
Osmanlı döneminde zengin kültür çeşitliğinin yaşandığı Sultanahmet, bu yapısını günümüze kadar korumuş yerlerden biri ve bir süredir Hint restoranı Dubb'a da ev sahipliği yapıyor. Yemekler, geleneksel aroma ve tatlarına özen gösterilerek aslına Dubb'dan Hint mutfağından örnekleri...
 
Havuçlu tatlı
Rendelenmiş havuç sıvıyağda kavrulur. Süt ve tozşeker ilave edilip pişirilir. Üzeri kuru üzüm, beyaz fıstık ve badem ile süslenip servis yapılır.
 
Hint pilavı
Basmati pirinç tuzlu kaynar suda diri kıvamda haşlanır. Haşlanmış fasulye, havuç, bezelye, safran, karışık baharat (garam masala), kimyon, ezilmiş sarmısak, tuz ve süt ilave edip dinlendirilir. Sıcak olarak servis yapılır.
 
Samosa (Sebzeli Hint böreği)
Un, kekik tohumu ve tuz bir kapta harmanlanır. Azar azar su eklenip yoğrulur. Üzerine nemli bir bez örtülüp 20 dakika bekletilir. İç malzeme için sıvıyağ tavada ısıtılır. Kimyon ve kişniş tohumları;zerdeçal, kırmızı tozbiber; kıyılmış sivribiber ve maydanoz; haşlanmış bezelye ile patates püresi eklenip karıştırılarak pişirilir. Hamur rulo haline getirilip 1 cm kalınlığında dilimlenir. Her parça merdaneyle ince açılır ve ortadan ikiye kesilir. Hamurlara külah şekli verilir. İçlerine hazırlanan malzeme paylaştırılır. Kızgın sıvıyağda kızartılır. Sıcak olarak servis yapılır.
 
Murç Hindostani (Kemikli tavuk kebabı)
Tavuk etleri; yoğurt, sarımsaklı zencefil, limon, acıbiber salçası, kırmızı tozbiber, tuz ve baharat karışımı (garam masala) ile marine edilip ızgarada pişirilir.
 
Lassi (Portakallı ayran)
Yoğurt, tozşeker, meyve konsantresi ve buz parçaları blenderden geçirilir. Soğuk olarak servis yapılır.
 
Garam Masala
Evden eve ve bölgeden bölgeye değişimler gösteren 'Garam Masala' özel bir bahar karışımıdır. Değişik oranlarda en çok 5 veya 6 baharla hazırlanan bu karışım 'köri' tozundan daha az karmaşıktır. Tuz ve biberde olduğu gibi ya servisten hemen önce ya da yemeğin pişmesine yakın eklenir. 'Klasik Hint Yemekleri' kitabının yazarı Julie Sahni'ye göre son yıllarda 'Garam Masala'nın karakteristik özellikleri eskiye göre değişim göstermiş.

25 gr kişniş tohumu
25 gr siyah kimyon tohumu
2x7 cm.lik çubuk tarçın
1 çay kaşığı tane karanfil
1 çay kaşığı tane karabiber
12 kakule
Yarım çay kaşığı besbase
2 defneyaprağı

Daha keskin ve acı olan özgün tadı zamanla giderek yumuşamış ve tatlımsı olmuştur. Kişniş, kimyon, karanfil, tarçın, tane karabiber ve kabukları soyulmuş kakule tohumlarının hepsi küçük bir değirmende öğütülür ve havanda dövülür. Besbase ve defneyaprağı eklenir ve harmanlanır. Cam şişe veya kavanoza doldurulur. Kapağı sıkıca kapatılıp 2 ay süreyle serin ve ışık almayan bir yerde bekletilebilir.
 
Dengeli ve Besleyici mutfak
Batılı gözlemcilerin Japon yemeklerinin yalın, çeşitten yoksun, tatsız tuzsuz olduğunda genellikle birleştikleri söylenmektedir. Ama dengeli ve besleyicidir. Kavurma, kurutma, lakerda, çiroz yapma, dumanlama, reçel, turşu gibi yiyecekleri saklama teknikleri çok gelişmiştir.
Japon mutfağının doyurucu besinleri şunlardır: Haşlanmış pirinç, yeşil çay, balık, midye ve deniz böcekleri, sebze, kök ve meyve turşuları, çeşitli deniz yosunları. Pirincin yerini bazen makarna şehriyesi ile balığın yerini tavuk, yumurta, fasulye, mantar alabilir.
Sütlü ve sütten yapılmış besinlerin Japonlara dokunduğuna değin yaygın bir inanç vardır. Yoksul Japonların katık yemeği, doyurucu nitelikteki haşlama beyaz pirinç (ortasında kırmızı renkli zerdali turşusu vardır)dir. Buna Bayrak yemeği de denir. Ayrıca şehriye çorbası da yaygındır. Meyve, öğünler arasında yenir.
Pirinç, yeşil çay, şoyu sosu bol ve parasızdır. İstenmeden sunulur, istenildiği kadar tüketilebilir. Çay soylu diye anılır, sayılır ve şekersiz içilir. Ayranı da bol içerler. Sade, şekerli, renkli ve meyveli olarak tüketirler.
Bir Balıkçı Köyünde Öğle Yemeği Örneği
Izgara balık, deniz kestanesi, çiğ midye, patlıcan haşlaması, sebze kızartması, iki adet sosis, haşlama kestane ezmesi, pirinç ve çay.
Akşam Yemeği Örneği
Yengeç haşlaması, deniz kestanesi, midye, palamut lakerdası, mürekkep balığı, mağro balığı haşlaması, yosun çorbası, turşu, pirinç ve çay.
Kent-Kasaba Lokanta Sofrası Örneği Öğle Yemeği
Cengiz Han Yemeği: 4-5 parça kemiksiz pirzola, sebze ve kökler, lahana yaprakları, tatlı patates, siyah bira, pirinç ve çay.
Akşam Yemeği Örneği
Çiğ ahtapot, beyaz turp, karides, patlıcan ve kabak kızartma, patates, bezelye ve kök bitkileri, Bambu ağacının filizleri, yılan balığı kızartması renkli ve çeşitli turşular, fasulye unu çorbası, karpuz, pirinç ve çay.
 
 
Lübnan, meze zengini
Lübnan Doğu Akdeniz Mutfağı’nın merkezi konumundadır. Bazıları Lübnan Mutfağı’nın seksi olduğunu söylerler. Peki nedir onu bu denli “seksi” kılan?
 
Renkler, kokular, lezzetler, en acılar (yani “hot”), en tatlılar, otlar, baharatlar, zeytinyağı, şarap ve tabii arak... Lübnan Mutfağı, üçte bir Güney Doğu (bulgur ve acıdan dolayı), üçte bir Ege (deniz, zeytinyağı ve otlardan dolayı), üçte bir Arap (sunumu ve renkleri ile), üçte bir de diğer Akdeniz Mutfaklarının bir karışımı... Toplam dört adet üçte bir bulunmasının sebebi ise, işin sırrı!..
Lübnan mutfağı meze zengini. Bu kadar çeşitli, farklı ve bol mezeyi bir arada ilk defa görüyorsunuz: Semsek (labneli börek), humus, tabuli (ince bulgurlu maydanoz salatası), nar ekşili zahter salatası, çiğ köfte (bulgurlu veya bulgursuz), patlıcan ezme (közlenmiş), zeytin, deniz ürünleri (onlar başlı başına bir paragraf), zeytinli börek, kibbe (içli köfte), sadece bazıları.
Yoğurdu en çok kullanan mutfak
Lübnan Mutfağı’nın, ismi gibi beyaz, beyaz peyniri (daha çok taze peynir olarak karşımıza çıkıyor), yoğurdu ve bu yoğurt ile yapılan türlü sosları ve çorbaları, ünlü Lübnan klasikleri. Yoğurdu bu kadar çok kullanan bir de Türk Mutfağı var dünyada.
Lübnan mutfağı deyince akla gelen ilk yemek Zahter... Tadı damağınızda kalacak ürünlerden birisi, bu zahter. Kekik türünden, ancak kekikten çok daha aromalı ve lezzetli... Tazesi, salata malzemesi; tozu, susam unu ve zeytinyağı ile karıştırılınca, kahvaltı malzemesi (ekmeğe sürebiliyorsunuz); kurusu, “zahterli pide” malzemesi şeklinde; günün her anında karşınıza değişik bir kılıkta çıkıyor ve sizi mest ediyor...
Ana yemeklere gelince, baş rollerde yine bulgur, nohut, fasulye ve yoğurt var. “Lebeniye” (nohutlu yoğurt çorbası), “kibbe lebeniye” (içli köfteli versiyonu) “falafel” (kızarmış soğanlı nohut ezmesi), tavuklu pilav, “maluf” (fasulye ezmesi), ekşili yaprak sarma, ana yemeklerin en baştan çıkarıcıları... Falafel aynı zamanda Lübnan’ın tipik “sokak” yemeklerinden.
 
Lübnan, bir zeytin ve zeytinyağı cenneti. Salatalara ve yemeklere konan yetmiyormuş gibi; zeytinyağı, sabah, öğlen, akşam değişik karaf ve kaselerde sofrada da sunuluyor.
Lübnan’da üç değişik mutfak fark edebiliyoruz: Dağ/Vadi Mutfağı, Sahil Mutfağı ve Beyrut Mutfağı...
 
Bu mutfakları kısaca açıklamak gerekirse,  Dağ/Vadi Mutfağı, kuzu eti, peynir, yoğurt; Sahil Mutfağı, deniz ürünleri (barakudalar muhteşem); Beyrut Mutfağı, mezeler geçidi ve üçü birden, zeytinyağı diyebiliriz.
Meyveler ise, kendi başlarına bir seremoni... Bekaa Vadisi Lübnan’ın bereket sembolü. Burada her türlü meyveyi yetiştiriyorlar. Başta, tabii üzüm geliyor. Bunu, narenciye, muz, hurma, nar, diğer Akdeniz meyveleri ve hatta çeşitli tropikal meyveler takip ediyor. Beyrut’u gezerken çok sık rastlayacağınız “meyve sucuları”, sizlere istediğiniz taze meyveleri önünüzde soyup ilginç kokteyller sunabilecekler. “Meyve Sucular” yine Beyrut’a özel bir durum.
 
Lübnan Mutfağı’nın en çıldırtıcı bölümlerinden birincisi tatlılar... ki, haklarında fazla bir şey söylememek en iyisi. Onları tabu kabul edip (kod adı “mamul” veya “pita arası künefe”), bir diğer çıldırtıcı bölüme, içeceklere, geçelim…
 
Alkolsüz içeceklerde bir numarada kahve var. Kahve değişik kılık, koku ve lezzetlerde karşımıza çıkıyor. En muhteşemi “Café Turc” (kakuleli Türk kahvesi). “Café Turc”ü, yine kakuleli mırra veya daha hafif bir tat tercih edenler için, “Café Blanc” takip ediyor. “Café Blanc”, sıcak suya bir çay kaşığı portakal çiçeği suyu ilave ettiğinizde ortaya çıkan iksir... Meyve suları, ikinci sırada... (Tabii bu bizim için geçerli.) Tercihler herhalde portakaldan başlayacaktır...
 
Lübnanlar alkollü içeceklerde oldukça başarılı. Lübnanlılar üzüm suyu dersini güzel çalışmışlar. Hem de binlerce yıl boyunca... Durum böyle olunca, ortaya iki olağanüstü ürün çıkmış. İlk üzüm suyu, beyaz veya kırmızı, “şarap” şeklinde doluyor bardaklarınıza. Bunun en güzel örneklerini Ksara’da tadabilirsiniz.

Cabernet Sauvignon, Merlot, Chardonnay ve Semillon bu sihirli şaraplardan bazıları.
Klasik bir Bordeaux karışımı olan, altın madalyalı “Chateau Ksara” favoriniz olmaya aday…
İkinci ve son üzüm suyu Arak”, rakı tarzında, şirin küçük bardaklarda geliyor sofraya.  Arakın rakıdan farkı sadece üzüm suyundan yapılıyor olması. Alkol derecesi rakıdan biraz daha fazla ama içimi daha yumuşak, son derece baştan çıkarıcı bir “su”...
 
 
Rus Mutfağı
 
Çok farklı kültür ve damak tatlarına sahip olan Rusya, imparatorluk döneminin ihtişamını sergileyen zengin mutfağıyla ünlü…
 
Rus mutfağı denince ilk akla gelen deniz ürünleri, ülkenin mutfak kültürünü diğerlerinden farklılaştıran başlıca öğelerden biri olarak bilinir. Diğer öğünlerde olduğu gibi, kahvaltıda da havyar, lakerda ve balık çeşitlerini tüketen Ruslar, bu özellikleriyle dünya mutfakları arasında farklı bir yere sahiptirler. Mersinbalığı ile birlikte tüketilen ve Wolga-Schnitte olarak bilinen esmer lakerda ekmeği ile kristal, heykel gibi birçok sanat eserine de ismini veren dünyaca ünlü Rus YumurtasıRusya'da kahvaltı sofrasının vazgeçilmezlerindendir. Bu özellik, Rusların proteine dayalı beslenme alışkanlıklarının bir yansıması olarak da görülebilir. Rus kahvaltı sofrasında reçel, marmelat gibi tatlı çeşitleri rağbet görmezken; süt, kahve, kokulu siyah çay ve meyve suları tipik kahvaltı içecekleridir.
Her bölgenin coğrafi koşullarına uygun ayrı bir mutfak kültürü ve damak tadı var. Kuzey Rusya'da 'Shchi' (lahanalı ve balıklı bir çorba), lahanalı yemekler, çavdar ağırlıklı bir içki olan 'Kvass' ve genelde arpa içerikli yemekler tercih edilirken, Don bölgesinde 'Ucha' denilen ve domatesle hazırlanan balık çorbası, Güney Rusya'da ülkenin dünyaca ünlü 'Borsc çorbası' tercih ediliyor. Ormanlık bölgelerin mutfağında ise av etleri, tütsülenmiş etler, kurutulmuş balıklar, mantar ve orman yemişleri başrol oynuyor. Bizim şiş kebaba Ruslar 'Şaşlık' diyorlar. Etler biraz daha iri doğranıp aralarına soğanlar yerleştirilerek şişe diziliyor. Mantar, hemen hemen her yemekte yer alıyor. Tatlılar, yaban mersini ve ribes gibi orman yemişleri ve balla hazırlanıyor. Yabanmersini, ribes, fındık ve bal gibi. Bal, ayrıca Sibirya'nın bazı bölgelerinde kuvvetli içkilerin yapımında da kullanılıyor.
Rus mutfağının özellikleri
Her ne kadar bünyesinde ayrı mutfak kültürlerini barındırsa da Rus mutfağının en büyük ortak özelliği, ülkenin hemen her yerinde yetişen aromatik otlar ve baharat. Bunlar antik çağlardan beri Rus damak tadının vazgeçilmez lezzetleri. Dereotu, anason, nane, soğan ve sarımsak gibi aromatik bitki ve sebzelerin yanı sıra tarçın, tarhun otu, karabiber, safran gibi baharat, tatlı ve tuzlu su balık yemeklerinde, et ve sebze yemeklerinde kullanılıyor.
Rus mutfağının bir diğer ortak özelliği de 'Smetana' denilen ekşi krema ve tereyağıyla hazırlanan soslar. Çorba, sebze, et, tavuk ve balık çeşitleri genelde ekşi krema ve soslarla sunuluyor. Ekşi krema bizim süt kremasına benziyor ancak tadı biraz daha ekşi.
Rus mutfağı sadece zenginliği ile değil, çarlık döneminden kalma ihtişamlı yemek sunumu ile de dikkat çekiyor. Yemeğin tadı kadar sunumu da çok önemli bir detay. İhtişamlı aksesuarlar sofra atmosferine seçkin bir hava veriyor.
Ordövr tabağı-Zakuski
Rus mutfağının dünyaca tanınan en ünlü yemeklerinden biri: 'Zakuski'. Rusların meze olarak adlandırdıkları bu tabak aslında çeşitli soğuk ve sıcak büfe yemeklerinden oluşuyor. Rus geleneklerine göre en az 3-4 çeşit içeren Zakuski, tepsi içinde masa ortasına konan zengin bir ordövr tabağı. İçinde füme somon ya da mersinbalığı, söğüş et, haşlanmış deniz ürünleri, çeşitli salatalar, soslu patates, domates, biber, patlıcan ve enginar dolmaları, yumurta, havyar ve çeşitli kızartmalar yer alıyor. Beraberinde Zakuski votka içiliyor.
Rus mutfağında çorba her şey demek. Çünkü içeriğinde yok yok. Balıktan, sebzeye, ete kadar değişik besinleri içeren çorbalar komple bir öğün sayılabiliyor.
Çeşitli sebzelerin yanı sıra et ya da balıkla hazırlanan 'Ucha çorbası' defneyaprağı, karabiber, maydanoz, yabani rezene gibi baharatla zenginleştiriliyor.
Artık dünya mutfağının çorbalarından olan Borsc ve Shtci, balık ve etin yanı sıra pancar, lahana ve patates ile hazırlanıyor. Her ikisinin de özelliği smetana denilen ekşi krema ile sunulması.
'Rassol?nik çorbası'nın özelliği salamura salatalıkla hazırlanması. 'Soljanka çorbası' ise mantar ya da balıkla hazırlanıyor. Acı sevenlere önerilir.
'Okroska', balık ve etle zenginleştirilmiş soğuk bir çorba. Bir diğer soğuk çorba ise ıspanakla hazırlanan "Botwina ". Rus mutfağının en çok kullanılan sebzeleri; lahana, pancar, turp, patates, fasulye, mantar, soğan ve salatalık. Dondurucu iklim nedeniyle meyve ve sebze açısından zengin değil. Ancak diğer bölgelere göre daha ılıman bir iklim sergileyen yerlerde patlıcan, kabak, biber ve domates yetiştiriliyor.
Çorbalar- Supy
Sebzeler-Ovoschi
Et- Masnye Bliuda
Antik çağlarda Rus sofralarında dana ve sığır etleri pek nadir görülürdü. Çünkü bu hayvanlardan tarım için yararlanılırdı. Günümüzde ise pek çok gelenek gibi bu da değişti. Şimdilerin Rus mutfağında haşlama, ızgara ve kızarmış etler revaçta. En çok da ünü sınırlar ötesine taşan 'Beef-Stroganoff' adlı et ve mantarla hazırlanan yemek. Odun sobasında pişirilen dil, yürek, böbrek ve karaciğer gibi sakatatlar ise eski geleneksel et yemeklerini oluşturuyor.
Et tercihleri coğrafi yapıya göre değişebiliyor. Örneğin; Ukraynalılar domuz ve ördek etini, Asya bölgesi ise at, keçi ve inek etini tercih ediliyor. Sibirya'da ayı ve geyik eti yeniyor. Tavuk ise tüm ülkenin geleneksel et yemeklerini oluşturuyor.
Her bölgenin ortak özelliği ise et yemeklerinin elma, tuzlu mantar ve ham orman yemişleri ile yenmesi.
Balık-Ryba
Gerek tatlı su gerekse tuzlu su balıkları açısından çok zengin olan Rus mutfağında bu besinler çeşitli usullerle hazırlanıyor. Haşlama, ızgara ya da kızarmış balıklar değişik soslarla sunuluyor.
Tatlılar- Sladkie Bliuda
Her ne kadar Rus mutfağının özellikleri arasında tatlılar pek söz sahibi olmasa da değişik meyvelerle hazırlanıp ihtişamla sunulması dikkat çekiyor. Orman meyveleri, konserve meyveler, meyve şekerlemeleri ve bal genelde tatlıların baş malzemelerini oluşturuyor. 'Risel ve Kompot', komposto meyve, jöle ve peynirle hazırlanıyor. 'Pasha ve Kulic' Ortodoks Rusların Paskalya bayramının geleneksel tatlıları olarak tanınıyor. Pasha, meyve şekerlemeleriyle süslenmiş piramit şeklinde bir pasta. Kulic ise üzeri kremayla kaplı büyük bir ekmek şeklinde kek. Pudin, İngiliz pudinglerine benziyor. Varenk, çilek, vişne ya da reçel içeren bir hamur tatlısı.
  
Tayland: Otantik lezzetlerin anayurdu
Acı, ekşi, tatlı, baharatlı... Deniz mahsülleri ve egzotik meyve cenneti Tayland, sayısız sos ve çeşni ile yaratılan otantik lezzetlerin anayurdu…
 
Kırmızı biber, taze nane, misket limonu, yer fıstığı, Hindistan cevizi başta olmak üzere egzotik tatlar ile yaratılan eşsiz karışımlardan oluşan Tai Mutfağı oldukça zengin bir mutfak...


Tay insanları vaktiyle Güneybatı Çin’den şimdiki ülkelerine göç etmişler. Bu nedenle de mutfaklarında Çin etkisi çok baskın. Ama yüzyıllar içinde Batı ile ticaret vs. ilişkileri nedeniyle Batı pişirme teknikleriyle Malezya ve Endonezya tekniklerini alıp bunları kendi kültürlerine uyarlamışlar. Onların deyişiyle ‘Siyamlılaştırmışlar’*. Sonuçta ortaya inanılmaz farklı, tamamen ‘harmoni’ (uyum) üzerine kurulu, rafine ve eşine zor rastlayabileceğiniz güzellikte zengin bir mutfak çıkmış.

Baş yemek pilav
 
Tayland mutfağının en önemli unsuru pilav. Daha doğrusu, buharda yağsız olarak pişirilmiş pirinç. Bu, tatlı hariç her yemeğin yanında mutlaka yeniyor. Temelde beş farklı ana yemek türleri var. Çorba, salata, köri, kızartma-ızgara ve erişte. Deniz ülkesi olduklarından da bu yemeklerde deniz mahsulleri bolca kullanılıyor. Budist olmalarının bu mutfağa getirdiği bir özellik ise, etleri büyük parçalar halinde pişirmemek. Bu yüzden örneğin tavuğu ince ince dilimleyip küçük parçalar halinde pişiriyorlar. Zaten Taylandlıların yemek yerken bıçak kullanmamalarının nedeni de bu. Etler zaten küçük kesilmiş oluyor. Masada sadece çatal ve kaşık bulunuyor. Çatalı sol ellerine alıp lokmaları sağ eldeki kaşığa itmek için kullanıyorlar. Elbette Çin’den kalan çubuk yeme geleneği de var ama bunları sadece uzun erişteleri yerken kullanıyorlar.

Tayland ‘köri’si en çok sevilen Tay yemeği. Bizim bildiğimiz köri ile hiçbir alakası yok. Zaten köri adıyla satılan toz baharat bir İngiliz icadı ve aslında Hindistan’da bile böyle bir hazır baharat kullanılmıyor. Köri, aslında sulu (ya da soslu) yemek anlamına gelen bir kelime. Hintçe’de de, Tayland’da da bu anlamda kullanılıyor. Bu soslu yemeğe girecek olan baharat karışımı ise taze olarak elde dövülerek yapılıyor. Tayland körisinin en önemli farkı, içinde Hindistan cevizi sütü olması.

Köri adı verilen yemeklerin yapılışı inanılmaz basit. Önce bir tencere içinde Hindistan cevizi sütünü kaynatıyorsunuz, ardından bunun içine iki kaşık ‘köri macunu’ ilave ediyorsunuz. Son olarak da ince şeritler halinde kestiğiniz tavuk dilimlerini ya da donmuş karidesleri bu sosun içine atıp 7-8 dakika pişiriyorsunuz. Ve yemek hazır. İnanılmaz bir rayiha, harika bir parfüm lezzeti ve ağzınızı yakan bir acı. Bu muhteşem yemek sadece 15 dakikada hazırlanıp yenebiliyor. Masaya bir tas içinde köriyi ve bir başka tas içinde sade pilavı getiriyorsunuz, isteyen istediği kadar alıp karıştırarak yiyor.

Köri macunu Makro marketlerde hazır olarak satılıyor. Ama en güzeli evde yapmak. Köriler iki çeşit oluyor: Yeşil biberle yapılanlara ‘yeşil köri’, kırmızı biberle yapılanlara da ‘kırmızı köri’ deniyor. Bu yemeklerde bir de ‘limon otu’ (lemongrass) adı verilen bir yaprak baharat kullanılıyor ki, bunun tanrısal bir limon-portakal karışımı kokusu var. İstanbul’da nadiren bulunabiliyor, ama bunun yerine limon kabuğu rendesi de kullanılabiliyor.

Tayland çok güzel bir ülke. Taylandlılar çok sıcak, çok candan, çok güzel insanlar. Yemek konusuna meraklı olan herkes Tay mutfağını yakından tanımalı ve evinde farklı yemeklerini pişirmeye başlamalı. Ya da (özgün lezzette olmasa da) İstanbul’daki Banyan (tel: 219 60 11), Pera Thai (tel: 245 57 25) gibi lokantalarda bu yemeklerin benzerlerini denemeli. O zaman, hayatta Tay yemeği yemiş olmakla yememiş olmak arasında ne kadar büyük bir fark olduğunu kendiniz göreceksiniz.

‘Siyam’, Tayland’ın eski ismidir.

Tay Körisi Nasıl Yapılır?

Tay körisi yapmak için önce belli sayıda baharat ve aromatik malzemeyi karıştırmak suretiyle bir ‘köri macunu’ elde ediyorsunuz. Tayland’da yemekler genelde bayağı acıdır. Sizin köriniz de mutlaka acı olmalı; ama ne kadar acı olması gerektiğine siz karar verin. Köri macunu elde ettikten sonra yapacağınız diğer şeyleri biraz daha detaylı anlatayım. Tarifteki kırmızı biber yerine yeşil sivri biber kullanırsanız, ‘yeşil’ köri macunu elde edersiniz.

Malzemeler

4 adet tavuk göğsü, şeritler halinde kesilmiş

1 kutu Hindistan cevizi sütü konservesi (Makro’da satılır)

1 tatlı kaşığı toz şeker

2 çorba kaşığı köri macunu (hazırı Makro’da satılır)

2 taze soğan, doğranmış

2 adet sivri yeşil biber (sapları çıkarılıp ortadan ikiye kesilmiş)

3-4 taze limon yaprağı (eğer varsa)

Kırmızı Köri Macunu:

10 adet sivri kuru tatlı kırmızı biber, sapları alınmış (kuru biber yoksa 2 dolmalık taze kırmızı biber kullanın)

4-5 küçük acı süs biberi

6 iri diş sarmısak

1 bütün limon kabuğu rendesi

1 çay kaşığı toz zencefil

1 çay kaşığı toz kişniş

Yapılışı

Köri malzemelerinin hepsini mutfak robotu (veya Rondo) içine atın ve iyice çekerek macun (paste) haline getirin. Bir tencerede 3 kaşık Hindistan cevizi sütünü ısıtın ve 2 kaşık köri macunuyla birlikte 3-4 dakika kadar çevirerek pişirin. Ateşi yükseltin ve tavukları tavaya atıp, yine çevirerek yüksek ateşte 7-8 dakika kadar pişirin. Hindistan cevizi sütünün geri kalanını tencereye dökün, yeşil biberleri ve limon kabuğunu ekleyip iki dakika kadar daha karıştırın. İyi pişmiş severseniz, ateşi kısıp bir 5 dakika daha pişirebilirsiniz. Son olarak soğanları ekleyip yemeği hemen ateşten alın. Yağsız pirinç pilavı ile servis edin.

En Popüler Tay Yemekleri

1 Acılı karides çorbası (Tom yam kung)

2 Yeşil körili tavuk (Kaeng Khiao Wan Kai)

3 Tay usulü kızarmış uzun erişte (Phad Thai)

4 Dana ve tavuk ile kızarmış sarmısak, acı biber ve fesleğen yemeği (Phad Kaphrao)

5 Rosto ördekli köri (Kaengphet pet yang)

6 Tavuklu Hindistan cevizi çorbası (Tom Kha Kai)

7 Biftekli acı salata (Yam Nua)

8 Zerdeçala bulanmış rosto tavuk (Mu or kai sa-te)

9 Keşyu fıstığına bulanıp kızartılmış tavuk (Kai Phad Met Himmaphan)

10 Hindistan cevizi kremalı et (Phanaeng)
 
 
Yunan Mutfağı: Mitolojik ziyafet
Herkes sarmısak ya da soğan kokuyordu

Akdeniz'de yaşayan dedelerimizin dedelerinin dedelerinin nasıl yemek yediğini biliyor musunuz? Bu konu hakkında yazılanlar çok az ne yazık ki...



Seneler önce, özellikle de mitolojinin doğduğu bu ülkede, sempatik insan Yalvaç Ural ve birkaç kişi dışında kimsenin tanrılar, kahramanlar, onların aşkları, tradejileri hakkında bilgisinin olmaması beni büyük hayal kırıklığına uğratmıştı! Allah'tan birkaç bin yıllık gecikmeyle ülkeye (tabii ki şiirsel anlamda her detayı atlayarak, hatalarla dolu ve ancak fast food yiyen gençlerin ve çağdaş yetişkinlerin hazmedebileceği türden) "Truva" filmi geldi. Bu durumda en sonunda geçmişe merak uyandığına göre, ben de Akdeniz'de yaşayan dedelerimizin dedelerinin dedelerinin nasıl yemek yediği konusunda birkaç bilgi vererek konuya katkıda bulunabilirim.

Konu hakkında yazılanlar gerçekten çok az maalesef. O zamanlar bizim yaptığımız gibi mutfakla ilgili tarifleri yazıya dökmeyi kimse düşünmezdi ve birbirleriyle sözlü iletişim kurmayı tercih ediyorlardı... Ayrıca kadınlar daha az okuyordu!

Temel besin maddeleri ekmek, zeytin, zeytinyağı ve şaraptı. Ama bol bol av eti yiyorlardı. Çok fazla pişirmiyor, o zamanlar halklar arasında mal değişiminde kullanılan pek çok baharatla süslüyorlardı. Deniz kıyılarında yaşıyanlar balık ve deniz ürünleri de yiyordu çünkü taşınmalar sırasında eti taze olarak muhafaza edebilmek çok güçtü. Bir de ağaçlarda ve çalılarda buldukları tüm meyveleri yiyor ve bala bayılıyorlardı. Her şeye rağmen otlara ve mantara karşı tedbirli davranıyorlardı çünkü zehirli olanları ile karşılaşmak çok kolaydı. Ayrıca zehiri antipatik bulduklarını öldürmek için kullanıyorlardı. Ama onlar her gün ne yiyorlardı? Kadınlar, çocuklarına ve savaştan ya da işten dönen kocalarına ne hazırlıyordu?

Roma İmparatorluğu'nun hakimiyetine kadar konuyla ilgili yazılmış çok az bilgi bulunuyor ama kesinlikle söyleyebiliriz ki, büyük ihtimalle herkes sarmısak ya da soğan kokuyordu. Yazarlar ve şairler tarafından bunun altı sürekli çiziliyordu çünkü ilaç olarak da kullanılıyorlardı.

Yunan mutfağı hakkında az da olsa bildiğimiz bir başka konu da anlatılan "mitolojik ziyafetler"di. Bu hikayeler sayesinde gezgin aşçılar olduğunu, bunların Akdeniz'de savaşa giden kahramanların gemileriyle gezip onlara zenginlere pişirilen türden yemekler pişiren, maceraperest halleriyle karışıklıklara karışıklık, dedikodulara dedikodu katan kişiliklere sahip olduklarını biliyoruz.

Eski Yunan kitaplarında yazılan, zenginler için hazırlanan yemekler daha çok dini ritüellerle ilgiliydi. Tanrılar görünmez olsalar da hep davetliydiler. Onların onuruna masanın üzerinde çeşitli hayvanlar öldürülür, sonra taşın üzerinde kızartılırdı. İlk lokma her zaman tükürülür ve ilk koyulan şarap havaya doğru atılırdı... Ziyafetler felsefi kantolara, kahramanlık hikayelerine konu olurdu. Büyük ihtimalle çok sıkıcıydılar çünkü mitolojiden öğrendiğimiz kadarıyla, tanrılar son derece kaprisli, hiddetli, seks düşkünü ve ahlaksızdı. Bu uzun yemeklerden yararlanıp ev sahiplerinin karılarını "eğlendiriyor"lardı (hem de sıkça hamile bırakarak). Zavallı kraliçeler bu yemeklere hiç davet edilmez, sarhoş ve kesinlikle çok kötü kokarak dönen kocalarını evde beklerdi.
Evet, dediğim gibi az yazılı doküman çok hayal gücü... Sonra gelenler daha şanslılar. Senin, benim, onların sayesinde bir sürü yazılı tarife sahip olacaklar.


Tanrıların Savaşı
Malzemesi:
Bir avuç maydanoz, 1 lt. kırmızı şarap, 1 kaşık şarap sirkesi, 300 gr. saf bal.

Hazırlanışı:
Maydanozun yapraklarını ve saplarını şarabın içinde, sirke ve bal ekleyerek ve devamlı karıştırarak 10 dakika kadar kaynatın. Bir şişeye boşaltın ve birkaç gün serin yerde dinlenmeye bırakın... Bir rivayete göre tanrılar heyecandan ve aşktan yorulan kalplerine iyi gelsin diye bu şarabı içerlermiş...
 
Yunanistan: Balık Ülkesi
Balık ülkesi diyebiliriz Yunanistana. Balık, Yunanistan için temel besindir. Akdeniz ürünlerinden incir, üzüm, portakal ve zeytin bolca yetişen ürünlerdir. Zeytinyağlı yiyeceklerin çok yaygın oluşu, zeytine bolca sahip olduklarındandır.
Mutfaklarında her türlü yiyecek bulunur. İçki de çok içtikleri için yemeklerinde mezeyi bolca kullanırlar. Ayrı bir meze kültürü gelişmiştir denebilir.
Bizdeki gibi etli kuru fasulye, çok sevdikleri bir yemektir. Daha sonra makarna çok yerler. Fırında makarna yaparlar. Bizim yemek türlerimizin çoğuna da sahip çıkmışlardır. Tatlılarımız, etli yemeklerimiz, kebaplarımıza, zeytinyağlı yemeklerimize onlar da sahip çıkarak dünyaya tanıtmaktadırlar. Zeytinyağlı yemekler, Yunan mutfağının temel özelliğidir.
Musakka, güveç, her türlü çorba da yaygın yiyecekler arasındadır. Ekmeği az, fakat yemeği çok yerler.
Peynir ve patates kızartması da sofralarında sürekli olarak yer alır. Yemekten sonra Türk kahvesi içerler.
Salatalarında genellikle radika ve selino adı verilen otlar kullanılır. Öğle yemeğinde yumurta da bulunur. Yeşil soğan, börek, dolma akşam yemeklerinde sıkça yenir. Yemeklerde bol baharat kullanırlar.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol